Çoraplar Giysimin Vazgeçilmez Bir Parçası

Bazı insanlar için bazı şeyler pek değerlidir. Onunla güne güzel başlarlar ve günü güzel bitirirler. Akasya Asıltürkmen içinde çoraplar böyle… Morali bozuk olduğunda, kendisini keyiflendirecek bir çorap alacak kadar çok seviyor.

Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen

Akasya Asıltürkmen diye yazılıyor

, masmavi gözlü dev kadın diye okunuyor. Sözlerimizi abartı bulabilirsiniz fakat kelimeler inanın bu sefer haklarını veriyor ve doğruyu söylüyorlar. Yeni sayımız için Kalamış’ta sahil kenarında bir araya geldiğimiz ünlü isim içten ve samimi açıklamaları ile bizi derinden etkiledi ve kendisi ile sektöre, yeni planlarına, sosyal medyaya ve tabii ki çoraplara dair yaptığımız söyleşimiz pek hoşumuza gitti.

Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen

Akasya Asıltürkmen aynı zamanda 3 yaşındaki dünyalar güzeli Pera’nın annesi, tatlı mı tatlı Muni’nin sahibi ( Muni, Akasya hanımın sevimli köpeği ), YouTube’un sevilen ve de takip edilen ismi ve başarılı oyunculuğunun yanı sıra aynı zamanda bir yazar. Bu zamana kadar üç çocuk kitabı çıkaran Asıltürkmen’in yeni kitabı ise yolda… Kısacası aslında kendisi tam anlamıyla mavi gözlü dev bir kadın. Aynı anda pek çok işi yapan bu kadının asla vazgeçemediği ve deli gibi keyif aldığı şeylerden biri ise, çoraplar. Tam anlamıyla bir çorap tutkunu… Rengarenk, cıvıl cıvıl… Şöyle diyor gülümseyerek: “ Çorap seçimlerimde iddialıyımdır. Benim için çoraplar giysimin vazgeçilmez bir parçası. Bir dışa vurum… Çoraplar benim için bir zorunluluk değil, gereklilik. Çünkü kendimi çok iyi hissediyorum”
Akasya Asıltürkmen bu sıralarda neler yapıyor?Az önce YouTube kanalımın çekiminden geldim. Kanalım gayet hızlı bir şekilde gidiyor. Sadece artık ‘Akasya Ana’ olarak değil, ‘Akasya Asıltürkmen’ olarak devam ediyorum. Daha öncesinde anne bebek tabanlı bir kanalım olduğu için anne bebek ve anne çocuk içerikleri çoğunluklu olmakla birlikte life style çekimler yapıyorum. Bunun yanı sıra yeni başlayacak olan bir tiyatro oyunum var. Dört sezondur kapalı gişe oynayan ‘İnternette Tanışan Son Çift’ oyununu bitirdik, şimdi yeni bir oyuna başlıyoruz. Oyuncu kadromuz netleşmek üzere. Ama belli olan isimler arasında Neslihan Yeldan var. Çok sevdiğim, Şehir Tiyatroları’ndan ödüllü Ali Altuğ yönetiyor. Ayrıca ‘Kuş Ağacı’ isimli çocuk hikâye kitabım çıkmak üzere. Geçtiğimiz sene üç tane çocuk kitabım çıktı. Yeni kitabım çıktığı zaman yurt içi ve yurt dışı fuarlara katılacağım. Çok yoğun bir gündemim var kısacası.

Akasya Asıltürkmen, YouTube kanalı için aynı zamanda ürün araştırmaları yapıyor ve örneğin iki markanın ürünlerini birbirleri ile kıyaslıyor. Bu kendisinin de ifadesi ile bilhassa markalar için doğru bir strateji ve pazarlama. Şöyle diyor: “Zamanın ruhu artık çok daha farklı. Negatif değilse de eleştiriyi kabul edebilen ve bundan pay çıkarabilen markaların dönemindeyiz. Bunu başarabilen ve doğru İnfluencer çalışması yapan markalar kazanıyorlar. Örneğin Penti çok başarılı sosyal medya çalışmaları ve lansmanlar yapıyor.”

Bu yoğunluğunuz içerisinde aynı zamanda pek çok etkinliklere de katılıyorsunuz.

Türkiye genelinde özellikle AVM’ler bu konuda gerçekten bir rutin tutturdular. Türkiye’nin buluşmak istediği, kavuşmak istediği sanatçılarla etkinlikler düzenliyorlar. Hem bizim için hem de onlar için çok verimli geçiyor. Takipçilerimizle, okuyucularımızla ve seyircilerimizle bu sayede buluşabiliyoruz. Özellikle son yıllarda böyle bir şeyin olması çok güzel oldu. Aslında her iki tarafında ihtiyacını karşıladı. Artık starlık kavramı yok. Ünlü olmak herhangi bir şey. Çünkü çok kolay. Bunun için okul, konservatuar bitirmeye veya bir dizide çok ünlü olmaya gerek yok. İnstagram da bir hesabınız olabilir ve hesapta paylaştığınız şeyler yahut karakteriniz sevilebilir. Bir zamanlar Andy Warhol “Herkes bir gün birkaç dakikalığına ünlü olacak” demişti ve oldu.

“Herkes değerli ve de biricik” Ama bana bir yandan evet, herkes ünlü olabilir ama kaliteli içerik üretmezsen kalıcı olamazsın gibi geliyor.

Aslında her şey biraz da 360 derece düşünmekten geçiyor. Birkaç boyutlu

Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen

düşünmek gerekiyor. Sadece bir şey olmak bu zamanda çok işleyen bir durum değil. Sadece şarkıcı, sadece tiyatrocu, sadece ev hanımı yahut sadece bir bankada çalışan bir kişi olmak değil, birkaç kimliğe sahip olmak bu zamanın ruhu. Öyle olduğunuz zaman yaptığınız her şey nitelikleşiyor. Bu çok ilham verici ve insanların hayallerini gerçekleştirmesi içinde açık bir kapı. Şu anda şarkı söylemek isteyen ama bunu yapamamış ve içinde ukde kalmış bir insan sosyal mecralarda güzel güzel şarkılar söyleyip paylaşabilir. Çok insan ya da az insan izler. Hiç fark etmez. Kendini bir şarkıcı gibi hissedebilir. Bunlar önemli şeyler. Çünkü herkes değerli ve de biricik.

O halde hareket etmek başarıyı da beraberinde getiriyor diyebilir miyiz?

Bir laf vardır, kervan yolda düzülür. Çok düşünmek yerine bazen harekete geçmek, enine boyuna düşünüp hiç hareket etmemekten çok daha iyidir. Mümin Sekman’ın çok güzel bir lafı vardır, “uçan serçe duran kartala yeğdir.” Yani hareket halinde olmak her zaman olasılıkları ve potansiyeli açığa çıkarır.

AKASYA
ASILTÜRKMEN’İN
GÜZELLİĞİNİN SIRRI

Akasya Asıltürkmen, masmavi gözleri ve pürüzsüz cildi ile harikaydı. Kalamış’ta bir araya geldiğimiz ünlü isme sormadan edemedik. Neydi yıllara inat güzelliğinin sırrı? Şöyle cevap verdi içtenlikle. Hepimizin kulağına küpe olması temennisi ile: “Her şeyden önce yaş aldığıma ikna olmadığım için sanırım. Sigara içmiyorum, içki neredeyse kullanmıyorum. Sosyal içiciyim. Çok kendime dert edinmiyorum. Kimsenin derdini üstüme yüklenmiyorum. Bol bol su içiyorum. Haftada üç kere spor yapıyorum. Şimdi aletli pilatese başladım. Çok yoran sporların vücudu yaşlandırdığını düşünüyorum. Hiçbir şeyi çok yapmak iyi değil. Ölçü ve denge çok önemli. Her şeyi zamanında ve yerinde yapacaksın. Tıpkı sofradan kalkmak gibi. Sofradan pişman kalkmak gibi bir şey hayatta bazı şeyleri abartmak. O zaman hayattan pişman kalkıyorsun. Dozunda bırakacaksın ne aç kalacaksın ne de çok doyacaksın.”

Çok güzel söylediniz.
Bana göre sizin en güzel hareketlerinizden YouTube kanalınıza geri dönelim. Nasıl başladı bu yolculuk?

Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen

Aslında bir parça mecburiyetten çıktı diyebilirim. O dönemlerde oyunumu oynuyordum ve neredeyse artık 6 buçuk aylık hamileydim. Sahneye çıkmam imkansızlaşmıştı. Çünkü artık bariz bir karnım vardı. Enerjim yoğun ve güçlü olmuş olmasına rağmen artık sistem bana diyordu ki, köşene çekil, çocuğunu doğur ve otur oturduğun yerde. ( gülüşmeler ) Ben bunu yapmak istemedim. YouTube’un geçmişi ben başladığım zamanlarda 5 seneyi bulmuştu ama içerik olarak ne yapacağımı bilemediğim bir mecraydı. O zamanlarda her yeni anne adayı gibi internete düşmüştüm ve bilgi araştırıyordum. Bu konuyla ilgili çok da fazla içerik olmadığını fark ettim. İşte o zaman dedim ki, neden böyle bir şey yapmıyorum? Hem bir şeyi anlatma kabiliyetim var hem de bilgiyi paylaşma yeteneğim var ve aynı zamanda üniversitede eğitmenlik yapıyorum. Böyle bir iş benim için biçilmiş bir kaftandı. Bunu o zaman eşimle paylaştım. O da bir GSM operatörlüğü firmasında event ve sponsorluk müdürüydü. Dijital mecrada çalıştığı bazı arkadaşları vardı. Yani, bu işin içerisinde aslında düşünüldüğü gibi çok para pul yok. Ben her YouTube kanalı açmak isteyen arkadaşıma özellikle bu işin masraflı bir iş olmadığını sadece biraz gayret ve ciddi bir çalışma gerektirdiğini anlatmaya çalışıyorum. Biz böyle bir iş ortaklığı yaptık ama kendim evde de çekebilirdim. Kaldı ki artık kendim evde çekiyorum. Bir asistanım var, o da montajını yapıyor. Ve ben böylelikle YouTube kanalımı ‘Akasya Ana’ ismiyle açtım.

“Annelerle aramızdaki bağ çok duygusal ve gerçek” Neden bu ismi kullanmak istediniz?

Aslında oyuncu anne ya da acemi anne gibi bir isim koyacaktım. Fakat baktım ki bütün anneler kapılmış. Durdum düşündüm ve dedim ki ben ‘Akasya Ana’ olarak açayım. Çünkü zaten annelikle ilgili bir iddiam olması için çok amatördüm ve bu yüzden kendimle de dalga geçerek ‘Akasya Ana’ ismiyle bir kanal kurdum ve içerik üretmek için çalışmaya başladım. O kadar işime yaradı ki, hem bu süreçte çok bilgilenmiş oldum çünkü içerik üretmek için harıl harıl çalışmak gerekiyordu hem de hamile ya da lohusa ya da birkaç aylık hamile olduğum halde kendimi dışlanmış köşede yada bir şey yapmıyor gibi hissetmedim. Bence hiçbir anne öyle hissetmemeli. Çünkü yapacak her şey her zaman bulunur. Annelik zaten çok güzel bir görev. Ama benim gibi hayatı boyunca çalışmış bir insanın birden bire hepsini bırakıp anne olması biraz güçtü. Ben kendim için yumuşak geçiş yapmış bulundum. Benim gibi benim mesleğimi yapan arkadaşlarımda bunun bir iş olabileceğini öyle çokta küçümsenecek bir şey olmadığını çok nitelikli bir iş olduğunu fark ettiler ve arkamdan bir sürü arkadaşımda YouTube kanalı açtı. Hepsinin kanallarına konuk oldum. Bu işte çok rekabet yoktur. Hiç yok hatta. Hepimiz birbirimizi seviyoruz ve de destekte bulunuyoruz. Yan yana açılmış dükkanlar gibi hissediyorum bazen birbirimizi. Örneğin Kapalıçarşı da böyledir. Yan yana bir sürü kuyumcu vardır, hiç kimse birbirine sinir olmaz. Çünkü hepsi aslında birlikte kazanıyorlardır. Bizde birlikte üretiyoruz. Birbirimizin içeriklerinden faydalanıyoruz. Ortak içerikler üretiyoruz. Annelerle aramızdaki bağ ise çok daha duygusal ve gerçek. İnanın bana bu işte işleyen en önemli şey, samimi olmak. Benim o dönemlerde gerçekten desteğe ihtiyacım vardı. Ve çok ürkerek hiç yürümediğim bir yoldan yürümeye kalkışmıştım. İlk videolarımda da belirttim bunu. Hepsine anne sözü verdim. Dedim ki ‘dürüst olacağıma, nitelikli içerikler çıkaracağıma, size karşı her zaman açık ve anlayışlı olacağıma söz veriyorum.’ Biz bu sözü karşılıklı tuttuk.

“Çoraplarımı stilime yansıtabiliyorum” Peki sizin için çorap ne ifade ediyor?

Çorap benim için giyimin vazgeçilmez bir parçası. Ben aslında çok pantolon insanı değilim. Elbise ve etek çok fazla giyiyorum. Çorap kullanmak benim için zorunluluk değil, gereklilik. Hem kendimi iyi hissediyorum, üşümüyorum misal, hem de konforlu hissediyorum. Çoraplarımı stilime yansıtabiliyorum. Benim için çorap bir dışa vurum, saçtaki toka gibi. Bu yüzden çorap tercihlerimde iddialıyımdır, iddialı seçimlerim vardır. Giyimimde de tarzım belli olur, bir yere girdiğimde. Benim için kış giyiminde öncelikli şeyler çorap, kaban ve çanta. Ayakkabıdan daha önemli benim için, ayakkabımın içerisine giydiğim çorap. O günkü kombinimi tamamlayacak ve enerjimi yükseltecek çorapları giyiyorum. Çorap artık sadece bir stil yansıtıcı değil, aynı zamanda sağlığımız için de çok önemli. Vücudumuza şekil veriyor, kan dolaşımımızı hızlandırıyor. O kadar çeşitli çoraplar var ki… Kalçayı daha yukarı çıkaran çoraplar, karnı daha düz gösteren çoraplar… Bizim içinde çeşitlilik arttı. Eskiden bizim zamanımızda Müjde’nin sadece bir rengi vardı. Ben çok beyaz tenli olduğum için o renk benim vücudumda turuncu turuncu dururdu. Ama şimdi çok fazla renk alternatifi de var. Özellikle benim gibi beyazlar için. Bu arada yurt dışında kullandığım birçok çorabın Türkiye’de üretildiğini öğrendiğimde ufak bir şok geçirmedim değil. Bu noktada üreticilerin yapacakları çok fazla bir şey yok. Markalaşma ve halka inme kısmında yatırımcılara biraz iş düşüyor. Birkaç marka çok ön planda. Ama hala daha fazla marka olabilir. Yerli olduğunu bile bilmediğimiz ama yerli olan ve Türkiye’de üretilen örneğin Happy Socks’ın çoraplarına bayılıyorum. İşlerini çok nitelikli buluyorum. Çok eğlenceli çoraplar yapıyorlar. Gerçekten Happy Socks. (gülüşmeler )

Peki kızınız Pera için nasıl çoraplar tercih ediyorsunuz? Organik ve benzeri.

Benim için organikten ziyade rahat olması ve rahat giyilip çıkarılabilmesi

Akasya Asıltürkmen
Akasya Asıltürkmen

önemli. Çocuk çoraplarının çok çabuk yıprandığını düşünüyorum. Bazı zincir markaların çoraplarını alıyorum. Harika külotlu çoraplar yapıyorlar. Külotlu çoraplarda müthişiz.

Önümüzdeki döneme ilişkin hedefleriniz nelerdir?

Çocuk kitapları yazmayı çok sevdim ve bu yüzden yazmaya devam edeceğim. Çünkü ben bunun çok daha uzun vadeli olduğunu düşünüyorum. Kendi hayatımın içinde, gelecek planlarım içerisinde bu var. Tabii ki oyunculuk hayatta en çok sevdiğim işim ve mesleğim.

Dizilerde oynamayı çok sevmiyorsunuz ama sanırım?

Hayır, ben de dizilerde oynuyordum ve neden oynamayı durdurdum bence bunu herkesin kendine sorması lazım. Bana herkes şunu soruyor; “Akasya hanım neden sizi televizyonlarda göremiyoruz?” Ama aynı kişiler sonrasında “Ben aslında çok televizyon izlemiyorum ama…” diyor. Nedense insanların bizi televizyonla, dizilerle örtüştürmek gibi bir güdüsü oluyor. İnsanlar artık çok fazla televizyon izlemiyorlar. Evet çok iyi diziler var ve izleniyor. Ama eskisi gibi değil. Bir dizi 120 dk, 210 dk olamaz.. O zaman bir hayat olmaktan çıkıyor. İnsanlar boşuna tükenmişlik sendromu yaşamıyorlar. Kaç para alırsan al bu şartlarda çalışılmaz. Hiçbir anlamda tatmin edici olmayan bir meslek ve üstüne üstlük biz bu işin görünen kısmıyız. Bir de görünmeyen kısmı var. Yani sektörün teknik çalışanları için durum çok daha içler acısı. İnsanlar setlerde yollardan dönerken vefat ediyorlar gibi. Böyle olaylar olduğu sürece ve kimse toplanıp bir tepki göstermediği sürece ben akacak bir mecra her zaman bulurum. Ben oyuncu olduğum için mesleğimi her türlü yaparım. Ama güzel ve kaliteli bir iş yapılır. 60 dakika sürer, müthiş bir ekibi vardır. Çok karakteristik bir rol oynarım. O zaman tabii ki seve seve bende dizide oynarım. Ama şu anda zaten tiyatroda başrol oyuncusuyumve tiyatroda hak ettiğim değeri görüyorum. Nerede hak ettiğim değeri görüyorsam orada olmayı tercih ederim. Her zaman…